- Makaleyi Paylaş
- Facebook'ta Paylaş
- Twitter'da Paylaş
- 16 Aralık 2017, Cumartesi 20:53
- 684 kez okundu
DEMOKRASİ VE EKONOMİK BAĞIMSIZLIĞIMIZ
Bugünlerde Türkiye’nin gerçek gündeminin neler olması gerektiği konularında biraz kafa yormamız, hem memleketimiz, hem de milletimiz için daha elzemdir diye düşünüyorum.
Bu düşüncemi birçok vatandaşın paylaşacağına inanıyorum. Çünkü vatandaşın derdi ile siyasilerin derdi bir değil. Siyasetçilerle halk aynı frekansta değil. Ayrı ayrı telden çalıyorlar.
Dün ve bugünün bir değerlendirmesini yapacak olursak, Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşuna gitmemiz gerekir. Gelin hep beraber biraz gerilere gidelim ve hafızalarımızı tazeleyelim.
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurulmasından sonra 1923-1950 tek partili dönemi,1950-1960 arası dönemi,1960-1971dönemi ile 1971-1980 arası toplumsal kargaşa döneminden bu güne Türkiye’nin Ekonomik ve Demokratik gelişimini süzgeçten geçirelim. Bakalım dün ne idik bugün ne olduk.
Kurtuluş Savaşı kazanıldığında, Anadolu’nun tarım ve hayvancılığı ile sanayisi yok edilmiş, ülke baştanbaşa yakılmış ve yıkılmıştı. Fakat başlangıçta toplu iğne bile yapamayan bu millet, kısa zamanda Atatürk’ün önderliğinde uçak, gemi gibi modern savaş araçları üretmiş, motor ve silah fabrikalarını kurmuştur.
Ayrıca Atatürk, 1933-1938 yılları arasında ülkeyi ekonomik olarak ayakta tutacak bir çok K.İ.T.’i açmış ve Türkiye Cumhuriyeti, tarihinde ilk defa yaklaşık % 9 kalkınma hızını yakalamıştır. Ayrıca denk bütçe yapılmış, Osmanlı’dan kalan borçlar ödendiği gibi yeni dış borç alınmamıştır.
Atatürk döneminde kurulan iki muhalefet partisi ile birlikte, Atatürk’ten sonra gelen hemen bütün iktidarlar, serbest piyasa ekonomisi taraftarı idi. Bu sebeple Türkiye,1945’ten sonra her geçen gün Batı’ya daha da bağımlı hale gelmiştir.
Başta Atatürk olmak üzere, Menderes ve Demirel KİT. leri açmaya devam ederek, ülkenin sanayileşmesine katkıda bulunmuşlardır. Fakat 24 Ocak 1980 Ekonomik İstikrar Kararları ile başlayan süreç, Türk ekonomisinin çöküşünü gerçekleştirmiştir.
Şöyle ki, başta Özal olmak üzere 12 Eylül’den sonra gelen bütün iktidarlar, yeni sanayi kuruluşları açmak şöyle dursun, var olanları da özelleştirme adı altında yabancılara yok pahasına satmışlardır.
Ayrıca ülkenin sadece sanayisi çökertilmekle kalınmadı, aynı zamanda tarımı ve hayvancılığı da bitirildi. Sonuçta Türkiye, ekonomik bağımsızlığını yitirdi. Böylece Batı, Türkiye’de daha önce silahla yapamadıklarını bugün demokrasi yoluyla gerçekleştirmiş oluyordu.
Türkiye’de 1945’te başlayan çok partili siyasal yaşam, gerçek demokrasiyi getirmek şöyle dursun mahalle, kahve ve camiler ayrılarak ülkenin bir kargaşaya sürüklenmesine yol açmıştır.
Yine 1961’de özgürlüklere geniş yer veren bir anayasa yapılmış, işçi haklarında gelişmeler kaydedilmişti. Fakat dış güçlerin planları gereği aşırı özgürlükler anarşiye dönüştürülmüş, kurtarılmış mahalleler ve sağ-sol çatışması ile Türkiye, 1971 ve 1980 darbelerine sürüklenmiştir.
12 Eylül 1980 darbesinden sonra çıkarılan Partiler Kanunu, halkı devreden çıkararak liderler demokrasisi veya diktatörlüğü dönemini başlatmıştır. Böylece tabir caizse, Genel Başkanlar padişahlık yetkileri ile donatılmıştır.
Çünkü genel başkanlar delegeleri, delegeler de genel başkanları seçmekte ve partilerden kimin milletvekili olacağına, yine genel başkanlar karar vermektedir. Bu uygulama ile genel başkanların seçtiklerini, sandık başında tasdik etmek dışında, halka hiçbir şey sorulmamaktadır. Öyleyse halkın devre dışı bırakıldığı bir yönetimin adı, nasıl demokrasi olabilir?
Saygılarımla
MAKALEYE YORUM YAZIN
-
03.12.2024 Dünya nereye gidiyor
-
27.01.2021 Liderler Demokrasisi
-
27.01.2021 TÜRKİYE LİDER ÜLKE OLMA YOLUNDA
-
27.01.2021 ÖNCE İNSANIZ
-
26.01.2021 Ey siyasetçiler!
-
31.08.2020 Devlet’in Din'i, Din’in de Devleti olmaz.
-
07.08.2020 Siyasetçiler!
-
06.08.2020 KÂİNAT SEVGİNİN ÜRÜNÜDÜR
-
06.08.2020 Nezaket
-
06.08.2020 EROZYONA UĞRAYAN DEĞERLER
-
06.08.2020 TÜRKİYE LİDER ÜLKE OLMA YOLUNDA
-
29.07.2020 Milli ne demek?
-
29.07.2020 Sosyal Medya Kalemşörleri!
-
28.07.2020 Liderler Demokrasisi
-
27.07.2020 VATAN SEVGİSİ
-
26.07.2020 Merhaba
-
30.11.2018 Kendi ayağına kurşun sıkmak.
-
10.11.2018 ATATÜRK’Ü SEVMEK
-
28.06.2018 VATANIMIN TARAFTARIYIM
-
13.06.2018 Söylediğiniz yalanın cezasını partiniz çekmeyecek!
-
24.05.2018 İSTİKRAR KAZANIRSA, MİLLET KAZANIR.
-
01.05.2018 PARTİLER VEKİL ADAY TESPİTİNDE KARNE ALACAK
-
25.04.2018 ÇOK ŞAŞIRACAĞIZ ÇOOOOOKKK!
-
02.01.2018 SÖZDE DOSTLUK ÖZDE DOSTLUK
-
16.12.2017 KÂİNAT SEVGİNİN ÜRÜNÜDÜR,
-
16.12.2017 NASILSINIZ?
-
16.12.2017 DİN VE DEVLETİ İYİ TANIYALIM
-
16.12.2017 HEDEFTEKİ TÜRKİYE
-
16.12.2017 NEREDE YANLIŞ YAPTIK
-
16.12.2017 GENÇLERİMİZİN DOYUMSUZLUĞU
-
16.12.2017 EĞİTİM ALMAK,ÇOK OKUMAK
-
09.12.2017 Trump'ın yaptığı hadsizlik
-
28.09.2017 15 Temmuz
-
28.09.2017 BAŞKANLAR KURULU TOPLANTISI SONUÇ BİLDİRGESİ
-
28.09.2017 Ak Parti 16. Yılında