Kadınlar Gününde, Çiçeklerin En Güzeli Şehit Annelerine 

Konuğumuz  Anadolu Basın Yayın Birliğinin Karabağ Temsilcisi Savaş muhabiri,  Yedek Subay Roza Alikızı

Anadolu Güneşi

Kadınlar Gününde,Çiçeklerin En Güzeli Şehit Annelerine 

Konuğumuz  Anadolu Basın Yayın Birliğinin Karabağ Temsilcisi Savaş mühabiri,  Yedek Subay Roza Alikızı .

-Roza hanım Türkiyeye hoş geldiniz, Azerbeycanda savaş  başlayınca  savaş mühabiri gibi Karabağa gitdiniz, savaşa katıldınız, çatışmalar arasında röportajlar yapıp yayınladınız.  Bizler de sizlerden  haberler aldık, sayenizde  yayınladık.  Şimdi anlatırmısınız? Neler oldu?  Neler yaşandı ?Neler gördünüz Karabağda?

-İşgalçı Ermenistan küvvetleri, 1992 yılında Azerbaycanın Dağlık Karabağ bölgesini işgal etdiler. Sivil insanlarımız doğdukları yurtlarından ayrılıp, sürgün hayatı yaşamak zorunda kaldılar. 28 yıl  sürgün hayatı yaşadılar. Karabağlılar doğdukları  ocaklarına, ata yurtlarına, hasretle bekleyip,  bir gün Vatana dönecekleri günü beklemekle geçirdiler. Çatışmalar 1994 de ateşkesle bitse de, ermeni kuvvetleri ateşkesi her gün bozuyor çatışmalarda bulunuyordu.Her gün evlere şehit haberi geliyor, anneler babalar göz yaşlarına boğuluyordu.

-Ermeniler Karabağın hocalı şehrinde katliam yaptılar, ne kadar şehit verdi Hocalı? Siz  Hocalıda oldunuzmu?

-Ermeni kuvvetlerin 29 yıl önce Dağlık Karabağ bölgesindeki Hocalı kasabasında yaptığı katliamın acısı ilk günkü gibi tazeliğini koruyor. Unutmak olurmu o günü?

936 kilometrekarelik alana sahip Hocalı, konumu itibarıyla, Dağlık Karabağ’ın en önemli noktalarından biriydi. 2605 hanenin bulunduğu Hocalı, yaklaşık 7 bin kişinin yaşadığı bir kasabaydı. Bölgedeki tek havaalanının burada olması nedeniyle stratejik öneme sahipti. 

Ermeniler Hocalıda soykırım yaptılar. Önce Hocalı’ya çıkan tüm yolları ele geçirdiler,ermeni küvvetleri 1991 yılı ekim ayında harekete geçti. 

Hocalı’ya çıkan yolları ve civardaki köyleri ele geçirdiler. Öyle ki şehre yiyecek yardımı bile helikopterle havadan atılarak yapılabiliyordu.

25 Şubat 1992 akşamı Ermeni kuvvetleri saldırıya başladı.  Saldırı için Rus ordusunun o zaman Hankendi’de bulunan 366. Motorize alayının yardımını aldılar. Ermeni kuvvetleri Rusların teknik imkanlarını kullanarak, kenti top ve tank ateşine tuttu; hatta saldırıda Rus askerlerinin bizzat yer aldığı bile kayıtlara geçti. 26 Şubat sabahına kadar süren katliam, 613 kişinin canına maloldu.Resmi kayıtlara göre, öldürülenlerden 63’ü çocuk, 106’sı kadın, 70’i yaşlıydı. 487 kişi ağır yaralı olarak kurtulmuştu. 1275 kişi ise, Ermeni güçlerin elinde esirdi. Esir alınan 68’i kadın, 26’sı çocuk 150 kişiden hiç haber alınamadı.

Ermenİ vahşileri insanlık adına kara leke vurdu, yaptıkları işgenceler ile, sivil insanları öldürmekle rahatlamıyor, cesetlere bile  işkenceler yapılıyor, başları kesiliyor,derileri soyulup gözleri çıkarılıyordu.

Açıkca sorunuzu cevaplıyorum  ki,ben Hocalıda olmadım. Anlatdığım gibi, Hocalıya giden tum yollar kapalıydı. Ben olayladan sonra zorla canını kurtarabilmiş Hocalılarla görüşdüm. Konuşmalarını dinledim ve bir kitab yazdım.  ,,Soykırım,,adlı bu kitabımın Türkiyede tanıtımı yapıldı.Üniversite ve liselerde,konferans ve seminerler verdim.

  -Peki  Ermenistan savaş suçu işlemeye, sivilleri katletmeye devam ederken, Bu vahşete dünyanın sessiz kalması, bu cinayetlere ortak olmak demektir değil mi?

-Tabiiki sessiz kalınmadı.Bir çok dost ülkeler sesimize kulak verdiler ve destek oldular.  2020 yılı ekim ayında yanımızda en başta gardaş Türkiye vardı. Türkiyenin de desteği ile ,ermenılere dersleri verildi.   Azerbaycan Cumhurbaşkanı, Baş Komutan İlham Aliyevin emri ile savunma başlatıldı, onları kovdular.Topraklarımız geri alındı. 28 yıl sonra askerlerimiz zafere ulaştı. Halkımızın ve Tüm Türk dünyasının zaferiydı bu zafer.

-Bizler, Anadolu Basın Yayın Birliği Karabağ Temsilcisi olarak ,cephedeki çatışmalarda  yaptığınız röportajları takib ediyorduk.Yalnız canlı olarak alamadık haberlerinizi.Engel neydi?

-Ben Füzulı , Cebrayıl  uğrunda giden çatışmalara iştirak etdim,çatışmalar altında askerlerimizle reportajlar yaptım.Yaptığım röportajları  basına gönderemiyordum. Çünki internet yasağı vardı.Komutanlar,  kısmen bana özel olarak yayınlama izni verdiler.

Çatışmalar esnasında, Türkiye Medyası canlı yayın yapmayı   isteseler de ben yapamıyordum. Bu yüzden bazı gazeteci televiziyoncu arkadaşlarım,bana küstü.Hatta bazıları beni arkadaşlıktan çıkardı ve engelledi.  Beni anlamayan dostları ben anlayışla karşıladım.

Ermeniler bizim basını takib ediyordu.Askerlerimizin durumunu ögrenip harakete  geçiyorlardı.Ben çekimlerimi  ve bildiklerimi daha sonra paylaşıyor,yayınlıyordum.Sizin de gazeteye çekimler ve haberleri gecikmeli göndermiştim. Avrupadan, Almanya ve Fransadan arkadaşlarım merak ediyor, savaşın nasıl gitdiğini soruyorlardı.Ben onlara bilgiler ve haberler veriyordum ama hemen  yayımlamamak şartı ile.

–Roza hanım zafer günü Azerbaycandaydız o günü nasıl hatırlıyorsuz?

-O güzel ve heyecanlı gün, Savaştan  yenice gelmiştim. Geceydi uyuyordum, büyük bir gürültü sesine uyandım.Sankı cebhe bölgesindeydim, aynı roket sesleri gibi. Kızım beni aradı ana ermeniler roket attılar duydunmu?  Ben, korkma kızım  o bölgede yaşayan insanlarımız her gün bu seslerı duyuyor, git yat dedim.

Yorgun olduğumdan yenice uykuya dalmıştım  ki,kızım beni yine aradı. Çok heyecan ve telaşla;"ana kalk acele kalk,,  ben aynı heyacan içinde noldu kızım deyince, kızım ana dışarı çık, sokağa gel Karabağ bizim, zaferi kazandık, herkes sokakta,,

Ben yerimden kalkınca gece saat 4 idi.Televizyonu açtım,İlham Aliyev konuşuyordu.Gerçekten zafer bizimdi savaşı kazanmışdık. Hemen sokağa çıktım,millet elinde Azerbaycan ve Türkiye bayrakları ile sokaklarda zafer sevincini yaşıyordu. Ben zaten askerlerimizle reportaj yaptığımda,gözlerındekı sevinci görünce, bu  defa zafer bizim diyordum.

–Peki 1.ci karabağ savaşında da oldunuz ve 2.ci Karabağ savaşında  Fark neydi?

-Evet çok fark vardı, gözlerimle gördüm.İnsanların birliği vatanseverliği, her kesin aklındaki bu savaşı kazanmaktı. İnsanlarımız başardıkları kadar, ordumuza askerlerimize yardım ediyor, sokaklarda ellerinde döner, meyve ve gıda  göndermek için sıraya giriyorlardı.Cepheye yardım götürmek isteyenlere jandarma izin vermiyordu.Onlar ellerindeki yardımı,  bizim basın arabamıza bırakıp askerlerimize götürmemizi rica ediyorlardı.

Bizim bir uyemiz var 1.ci Karabağ   savaş gazisi, çok mert,  kahraman komutan Albay Elmar Huseyin, kendi getirdigi erzakları ve bölgeye  gitmek izni olmayanların yardımını, araba doluncaya kadar götürüp askerlerimize verdi

.   Cebhe bölgesinde önümüzde ambulanslar hızlı geçince kalbmiz sızlıyor, içimiz acıyordu.Yaralı ve şehitlerimizi Baküya götürüyorlardı.Çok acı sahnelerdi, hem de heyacanlı. Şehit haberleri durmadan geliyordu. Şehit anneleri vatan namına,  içleri yansa da mert durdular, savaşı kazanmayı intikam alınmasını beklediler. Söyledigim gibi 92 yılından fark birde şuydu: Kimse  orduyu yalnız bırakmıyor,gençler  gizliden analarına söylemeden bile savaşa gidiyorlardı.

 Bir asker gördüm orda,evin tek oğluydu, babasını kaybetmiş,kendisi kalb hastası,anasından habersiz savaşa katılmış ve kolundan yaralanmasına bakmayarak, kan içinde savaşı terk etmek istemiyordu.Biz böyle vatan evlatlarının kahramanlığı sayesinde savaşı kazandık. 8 mart dünya kadınlar günü arefesinde, herkes kadınlara hadiyeler ve çiçekler takdim ediyor...Ben şunu demek istiyorum ki; çiçeklerin en güzeli Şehit annelerine!